Tükendi
Stok AlarmıEn ilkel insandan itibaren kendini ifade etme ihtiyacı, zamanla dillerin ortaya çıkışıyla ilk anlatmaları ortaya çıkardı. İkinci aşamada, avlanma gibi maceraları, çevresindekilere beden dilini de katarak anlatıp hikâye etme isteği; mit, destan, efsane, masal, halk hikâyeleri gibi adlandırabileceğimiz anlatma esasına dayalı metinlerin ilk örneklerini meydana getirdi. Önce sözlü gelenekte yaşayan, sonra yazıya geçirilerek sürdürülen bu anlatmalar, Batıda romans, pikaresk, novella, öykü ve roman şeklinde çeşitlenerek gelişti, değişti. Geçen yüzyıllar içinde, insanın kendisiyle ve çevresiyle olan mücadelesi edebî metinlere yansımaya devam etti. Özellikle, modern anlatı türleri içinde en yenisi sayılan roman ve öykü toplumsal yapıdaki değişmelerle eş zamanlı olarak hızlı bir gelişme gösterdi ve bugünkü konumuyla çok daha eski olan türlerin önüne geçti. Bu yükseliş çizgisinde roman ve öykü bağlamındaki anlatma esasına dayalı metinlerin teknik ve içerik açısından gelişimi; eserlerin incelenmesi, sınıflandırılması ve tahlil edilmesini de beraberinde getirdi. Roman incelemesinin teorik temelleri ve uygulamaları üzerine bilimsel çalışmaların yapılması bu anlamda türlere bakış açısını çok daha ciddi ve sistemli bir biçimde ele alıp değerlendirmeyi sağladığı gibi ayrı bir çalışma alanının da doğmasına vesile oldu. Roman teorisi, bugün tüm dünyada kabul görmüş ayrı bir disiplindir. Bu çalışma alanı, sadece romanla sınırlı kalmayıp benzer biçimdeki anlatma esasına dayalı metinlerin tamamını kapsayacak kadar genişlemiş durumdadır. Nitekim, Türk Dili ve Edebiyatı sahasında çalışanların Batı literatürünü takip etmeleri ve yazdıkları makale, bildiri, proje, kitap ve benzeri çalışmalarında mutlaka bilimsel ve teorik zemini esas almaları bir zarurettir. Aksi takdirde, eser incelemesi o metni özetlemekten öteye geçemez ve bilimsel anlamda hiçbir katkı sağlamaz.