Balzac’ın tek amacı resmetmek, en azından aslına uygun portreler çizmek değildi. Kitapları güzel fikirlerin, deyim yerindeyse güzel resim fikirlerinin sonucuydu. Çoğu kez bir sanatı bir başka sanatın kalıplarıyla kavramlaştırırdı. Bu resimsel düşünce yüce bir düşünceydi. Nasıl ki bir resim tekniğinde güzel bir fikir görüyorsa, bir kitap fikrinde de güzel bir tekniği görürdü. Çarpıcı, büyüleyici bir özgünlüğü olan bir tabloyu kafasında canlandırırdı. Günümüzde bir edebiyatçı düşünelim ki, aynı temayı yirmi kere farklı ışıklarla işleme fikri aklına gelmiş, tıpkı Monet’nin elli katedrali veya kırk nilüferi gibi derin, incelikli, güçlü, ezici, özgün, çarpıcı bir şey yaptığı duygusuna kapılmış olsun.
– Marcel Proust’un sonsözüyle
Vadideki Zambak Balzac’ın en sevdiği yapıtı. İnsanlık Komedyası’nın yazarı, Indre Vadisi’nin güzel ve olgun zambağı Madam de Mortsauf ile hayatın gerçeklerini öğrenen genç Felix de Vandenesse arasındaki imkansız tutkuyu, on dokuzuncu yüzyıl Fransası’nın toplumsal gerçekleriyle birlikte anlatıyor.
Dünyanın en ünlü aşk romanlarından biri olan Vadideki Zambak Cemal Süreya’nın incelikli çevirisiyle.