“Tuttum Aynayı Yüzüme”, kendi geçmişimiz, alışkanlık ve geleneklerimiz ile bir hesaplaşmadır. Aynadaki görüntüden kaçmak yerine, aynaya yansıyan görüntüde kendimizi olumlu ve olumsuz yanlarımızla gözlemleme, çözümlemedir. Bu yüzden, bir Bektaşi babasının “Tuttum aynayı yüzüme” dizesi çalışmaya ad olarak verilmiştir. Çalışmada bildik kuramsal savlar yerine, toplum yaşamında karşılaşılan olaylar sergilenip irdelenmiş, bunlardan çıkarımlara gidilmiştir. Bu bakımdan çalışmanın asıl kaynağı, Türklerin yabancılarda gördükleri ve yabancıların Türklerde gördükleri davranışları sergileyen anılar ve gözlemlerdir. Freud’un insan ruhunun derinliklerini Dostoyevski gibi kimi yazarların romanlarından çıkarmaya çalışması gibi bir yöntem izlenmiş, kıyıda köşede kalmış pek çok anı kitabı taranarak birleşime varılmaya çalışılmıştır çünkü; toplum ruhumuzun derinlerine sinmiş ince ayrıntılar, bastırılmış gizli tortular anılarda yer alır. Tarih, toplumun geçmişini; ayrıntı, toplumun ruhunu yansıtır.
Türk İmgesi bir yüzleşmedir. Bireyde olduğu gibi, toplumlar da kendileri ve yaptıkları ile yüzleşmelidir. Türk İmgesi bu türden bir inceleme: yaşam gerçeği ile bir hesaplaşma. Çalışma, bu yüzden “Tuttum Aynayı Yüzüme” alt başlığını taşıyor. Geçmişimiz, yaşadıklarımız, doğru ve yanlışlarımızla bir hesaplaşma, bir karşılaşma. Başka halklar bizi nasıl görüyor; biz, bunu “nasıl değerlendiriyoruz?” Bütün bu tartışmalı konular içinde bir arayış, toplumumuzla ve kendimizle bir kucaklaşma. Okurken kendinizi bir bilinç söyleşisi içinde bulacaksınız.