İnsanlığımızı yok eden en büyük tehdit, insan doğasını yok etmek veya insanlara hükmetmek için insanların doğalarını ve ruhlarını dönüştürmektir. İnsanların doğaları ve ruhları da ancak iyi, mutlak, kutsal ilan edilmiş soylu amaçlara, soylu akıllara ram edilip bir amaç için veya içinde araçsallaştırılarak dönüştürülüp yok edilebilir. Platon, Machiavelli, Hobbes, Rousseau, Hegel`in sıralamasını takip ederek insanın doğasındaki"farklı madenler","iktidar arzusu","rekabet, güvensizlik, şan-şeref tutkusu","özgürlük","öznel ahlak"gibi büyük tehditler totaliter inşa amacının önünde birer engeldir. Modern iktidar da, toplumsal bünyenin günlük pratiklerinde kılcal damarlar şeklinde işleyen bir ilişkiler ağı şeklinde kamusal alanlardan toplumsal alanlara, cinsellikten eğitime, sağlıktan ölüme kadar uzanan çok geniş bir düzlem içerisinde insanların günlük hayatlarını kuşatmakta ve şekillendirmektedir.
Yazar, totaliterizmi, salt bir siyasal sistem ve yönetim biçimi olarak algılamanın yanlışlığına vurgu yaparak insanı araçsallaştıran her türlü amacın var olduğu insan ilişkilerinden medeniyet çatışmasına, insan doğasını dönüştürmek isteyen her türlü otoriter ilişkiden global düzeyde yaşanan insan tanımlama ve insanlara iyi düzen sunma istekliklerine, ülkemizde de yaşanan ötekileştirme, mahalle baskısı, sivil ve bürokratik vesayet tartışmalarındaki hegemonik söylem tartışmalarına kadar uzanabilecek ve yoğunlaşabilecek bir algı, ahlak kodu, yaşam felsefesi ve düşünce yöntemi olduğunu savunmaktadır.
Ülkemizde çok sınırlı sayıda var olan siyaset felsefesi çalışmalarına özgün bir katkıda bulunan bu eser, Platon`dan günümüzdeki sorunlara kadar totaliter zihniyetin hangi düşünürde nasıl bir karşılık bulduğunu ve hangi siyasi/felsefi söylemlere büründüğünü somut bir şekilde analiz etmektedir. Eser, bilimsel üslubu koruyarak kışkırtıcı ve sorgulayıcı bir söylem ile totaliterizmin doğasını yetkin bir şekilde analiz etmektedir.