“Rusya’daki 1917 Ekim devrimi, sadece komünist hareket tarihinde değil, aynı zamanda bütün insanlık tarihinde de yeni bir çağ açtı.
Rus devrimi yarattığı umutları doyurabilmiş midir? Ve bizim kuşağımız için anlamı nedir?
İlk soruya açık ve dosdoğru bir “evet” ile cevap vermeyi isterdim. Ne yazık ki, bunu yapamıyorum. Ama umutsuz ve karamsar bir sonuca varmak da doğru olmayacaktır. Bu birçok bakımdan hâlâ bitmemiş bir devrimdir. Sade ve düz bir çizgisi hiç yoktur. Başarısızlıkların ve başarıların, boşa gitmiş ve gerçekleşmiş umutların karışımıdır; olumlu ve olumsuzlukların birbiriyle kıyaslanması da mümkün değildir. Bu kadar büyük bir çağın başarı ile başarısızlıklarını ve bunların karşılıklı oranlarını ölçebilecek bir tartı düşünülemez. Sovyet deneyimini değerlendirirken insan ister istemez Hegel’in şu eskimeyen sözlerini anımsıyor.
“Tarih, mutluluğun alanı değildir. Mutluluk dönemleri tarihin boş sayfalarıdır. Çünkü tarih, doygunluktan yoksun değildir ama herhangi bir tekil çıkarı aşan büyük amaçların gerçekleşmesinden gelen mutluluk, genellikle mutluluk diye tanımlanan şeyin aynısı değildir.”