Yaklaşık 10 bin yıllık bir geçmişe sahip olan ve bu uzun süre boyunca ismi hiçbir suretle değişmeyen Tarsus, Asur ticaret kolonileri ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde büyük bir ticaret ve kültür merkezi oldu. Osmanlılar dönemine ulaştığında, geçmişin kültür birikimini, bu yeni döneme taşımayı başardı. Yakın bir zamana kadar bir liman kenti olan Tarsus`un zengin ticari ve kültürel altyapısı, çeşitli ilim ve sanat faaliyetine zemin hazırladı. Bulunduğu bölgenin eğitim merkezi olması nedeniyle, Anadolu`nun birçok yerinden farklı kültürlere mensup insanların gelerek yerleştikleri ve yaşamlarını sürdürdükleri şehir oldu. Osmanlı`nın yıkılış sürecinde ise, Kuvayı Milliye teşkilatı sayesinde ciddi bir direniş merkezi olmuş ve İstiklal Harbi`ndeki müstesna yerini almıştı.
Tarsus`un kültürel zenginliğini "insan" boyutuyla ele alan bu eserde, Osmanlı döneminde yaşayan ve bir kısmı Cumhuriyet dönemini de görmüş olan Tarsuslular ele alınmıştır. Çoğunluğunu yapılan arşiv çalışmaları sırasında tespit edilen Tarsusluların oluşturduğu, 132 kişiye ulaşılmıştır. Bunlar arasında şeyhülislam, müftü, memur, kaymakam, doktor, diş hekimi, asker komutan, köylü, Kuvayı Milliyeci, milletvekili, belediye başkanı, tüccar, aşık şair, yazar, düşünür, alim ve müderrisler vardır.
Bu kişilerin kimlik bilgileri, hayat hikayeleri, eğitim düzeyleri, yaptıkları görevler ve dönemin toplum hayatına kazandırdıkları, bu eserde derli toplu bir şekilde ele alınmıştır.