Tükendi
Stok AlarmıAkdeniz, insanlık tarihinin bir aynası gibi parıldar, her dalgasında geçmişten bugüne bir hikâye taşır. Onun berrak yüzeyine bakan bir insan, yaşamın, kültürün ve medeniyetin damıtılmış özünü görür. Coğrafi olarak bir mucize olan bu deniz, yüzyıllar boyunca etrafında yükselen kültürlerin, dinlerin ve imparatorlukların ortak bir paydası, birleştirici bir gücü olmuştur.
Doğudan batıya uzanan bu su yolu, sanki yeryüzüne bilerek işlenmiş bir bağlayıcıdır. Bir yanda Asya’nın kadim bilgeliğini, diğer yanda Avrupa’nın genç enerjisini; kuzeydeki dağların serin gölgesini ve güneyde çölün kızıl sıcağını bir araya getirir. Her dalga, çevresindeki topraklardan bir iz alarak kıyılarına vurur, toprağın kokusunu denizin tuzuyla harmanlar. Ve o tuz, tarih boyunca insanın hem gözyaşlarını hem de zafer çığlıklarını taşır.
Ancak bu büyülü deniz, bir öğretmendir. Akdeniz, onu anlamaya çalışan ilk denizcileri kendine çekmiş ve bu cesur insanları, doğanın güçlerini tanımaya, kendi sınırlarını zorlamaya itmiştir. Cebelitarık Boğazı’nın açtığı kapıdan süzülen Atlantik rüzgarları ve denizin sükûnetini bozarak kükreyen meltemler, ilk denizcilerin karşılaştığı doğal derslerdir. Rhône’un soğuk mistrali ya da Adriyatik’in bora’sı, bu küçük gemilere yön veren cesur kaptanların sınavlarından birkaçıdır.