Son yıllarda tarih bilgisi dalının olağanüstü bir ilgi gördüğünü söylemek sır değil. Ancak bu ilgi, tarihçiliğin kendi bünyesinde / yolunda geliştidiği konu ve yöntemlerde işlenmiş alan olmaktan çıktı. Politik söylemlerde fazlasıyla yer aldı; medya dünyasında cesaretle(!) yön verildi; yaygın / vulgarize tarihçiliği de aşan yayın ve söylemlerle kolayca kullanılabilir ve istismar edilir bir duruma getirildi; müşterisi çoğaldı. Okul kitaplarında iktidarın dayanak aradığı biçimlere sokuldu; medyada savaş naralarına yol açtı çok gerilerde kalan söylem ve yapılandırmalara itibar edildi. Özlem yaratmaya yöneldi, yöneltildi tarih.
Ona yorum getiren günlerden / yıllardan geriye gidilemeyeceği, akademik tutumlarını bozmayan tarihçi varlığına karşın, unutuldu, unutturulmak istendi.
Salih Özbaran`ın bu kitabı, anılan sorunlardan bazılarını gündeme taşıma amacı taşıyor; neredeyse herkesin, her kesimin el attığı bu bilgi dalının çekiştirildiği yönlere dikkat çekiyor; tarihi ortamalı olarak kullanmak, politik ve güncel sorunlara -acele merhem olmak için- tarihsel derinlik aramak isteyenlere karşı uyarıda bulunuyor.