“Egemen güçler için düşünce ve zihinde toplumu teslim almak kadar, toplumu tarihten koparmak da stratejik bir teslim alma yöntemidir. Tarihten ve tarih bilincinden kopmuş toplum ve bireyi yönetmek ve sömürmek çok kolaydır. Çünkü tarihte insanın gerçek özü gizlidir. Bunun unutulması, tekrar o günlere dönme umudunun da yok edilmesidir. Diğer taraftan uygarlık tarihi boyunca halkların yaşadıkları baskı, sömürü ve katliamlar uygarlığa karşı öfke yaratarak intikam alma gerekçesi olacak gerçeklerdir. Toplum bunları bilmeyerek kendi güncel sorunları içinde debelenip gidecektir. Yine uygarlık tarihi boyunca Demokratik modernite güçleri egemenliğe ve sömürüye karşı direnmişlerdir, bunların bilinmesi topluma direniş gücü verecektir. Bu nedenle topluma sistematik olarak tarihi unutma dayatılır. Öyle ki insanlar artık kendi durumunu bile unutur hale gelmiştir. Özellikle kapitalist modernite bizi bugünde bir tek zamana sıkıştırmaktadır. Oysa ki şimdi, tarih ve gelecektir. Bugün yaşadığımız zihinsel parçalanmanın tarihi bir temeli vardır. Bu nedenle günümüz bilimciliği en çok da tarih katliamcılığı, inkarcılığı yapmaktadır. Mevcut sosyal bilimlerin en temel hastalığı toplumu tarihsel kökeninden, bireyi toplumsal bağlarından kopuk ele almasıdır. (…) Tarih ve toplumu konu alan bilimlerin çoğunlukla kapitalist ve tekelci bir yaklaşımla yapılandırılması gerektiği fikri 19. yüzyıldan itibaren ağırlık kazanmaya başladı. İnsanı tarihselliği ve toplumsallığı içinde ele almak ister istemez, koşulları, değerleri, felsefi, dinsel ve ideolojik etkenleri almayı gerektirir. Tarih ve toplum dünyasında “determinasyondan” değil, “olasılık” ve rastlantıdan söz edilebilir. (…)
Bugüne kadar tarihin gerçek temeli ya hiç göz önüne alınmadan ya da tarihin gelişimini ilgilendirmeyen konular ele alınmıştır. Bu yüzden de tarih, her zaman, mutlaka kendi dışında bir ölçüte göre yazılmıştır. Buna karşılık gerçekten tarihsel olan ne varsa tarihin dışına itilmiştir. Bundan ötürü de tarihte sadece kralların ve devletlerin siyasal eylemleri, dinsel ya da başka türden kuramsal kavgalar gibi görülebilmiştir.”