İnsanın, kendisi dışındaki herhangi bir varlıkla münasebeti, tabii olarak, ahlaki bir cihete de sahiptir. Bu bakımdan Ebû Bekir er-Razi’nin de bu risalede üzerinde durduğu gibi, tabîb doğrudan insanla muamelede bulunduğundan ahlâki bir çerçeveye ihtiyacı vardır. Tıbbın ahlâkî-felsefi boyutları, tabibin sâhib olması gereken ahlâki vasıflar Müslüman bir tabib için zorunlu olarak kendi idrak tarzımıza, tefekkürümüze dayalı olması gerektiğinden, bizden öncekilerin bu bağı nasıl kurduğunu tüm boyutlarıyla ortaya koymamız icâb etmektedir.
Ahlâku’t-tabib risâlesi, Râzi’nin diğer bütün teliflerindeki teliflerinde olduğu gibi icaz, derinlik, incelik, tahlil, kökenine inme, çeşitlendirme ile haber ve inşa arasında hoş ve vakur bir üslûba sahiptir. Bunun için, bu ilmi-edebi üslûbdan faydalanmayı, zevk ve meyillerine uygun neticeler çıkarmayı okuyuculara bırakıyoruz. Şübhesiz ki bu risale, mütehassıs olmayan, tabib veya hasta, ya da sağlıklı, yönetici yahud fakir, her okuyucu için elverişli tıbbi ahlaki nasihatlerle doludur. Risâle, tabib ile hasta arasında müsbet davranış yöntemiyle ahlâki bir düstuûr koymuş, bu her iki kesimin birbiriyle ilişkilerinde gerekli olan en mühim ilkeleri resmetmiştir. Yine bu risale, bu konunun hârika edebi numunelerinden biri olup, konu başlıkları alanının nadirelerindendir.