İnsanoğlu, tarih boyunca kendine daha iyi bir yönetim oluşturabilme adına mücadele etmiş, bu uğurda pek çok değerini yitirmiştir.

Baskı altına alınan, sömürülen, emeği hor görülen kitlelerin, kendilerini ezen yönetimlere karşı yüzyıllar boyu gösterdiği direnç, acımasız bir tepkiyle karşılanmış ancak bu kararlılık, kitlelere istenilen ölçüde olmasa da az çok soluk alınabilecek ortam ve yönetimler oluşturmuştur.

Dünden bugüne bu mücadele kesintisiz süregelmiştir.
Rukiye Yıldırım, değişik kaynaklara el atarak kölelerin isyanının simgesi Spartaküs’ten, Komünist Manifesto’ya gelinceye değin toplumsal düşünce adına yaşamlarını ortaya koyarak tezler üreten, bu nedenle de uzun yıllar hapiste yatan, öldürülen, gencecik yaşında bu dünyadan çekip giden evrensel değerlerin emeğini, toplu bir çalışmayla önümüze koyuyor.

Her eylemin bir düşünceye dayandığı; barışa, özgürlüğe ve eşitliğe giden yolda verilen mücadelenin temelinde kuramsal bir birikimin gerektiği bu uğurda savaşım veren Thomas More’dan Babeuf’a; Charles Fourier’den Auguste Blanquie’ye; Cabet’ten Proudohon’a; Augusto Comte’den Flora Tristan’a, Marx ve Engels’in düşünce ufku yaratan yapıtı Komünist
Manifesto’ya uzanan süreçte çok yakından görülmektedir. Bu aşamada özgün bir yönetimi önümüze koyan Paris Komüncülerinin eyleminin de çok önemli bir deneyim olduğu ortadadır.

“Spartaküs’ten Paris Komünü’ne Ütopyacılar ve Komünizmin Öncülleri”nin, insanlık tarihine yön veren düşüncenin damarına bağlanan milyarların emeğini önümüze koyması açısından ilgiyle karşılanacağını umuyoruz.