Bu kitap ölçümün zararları hakkında değil; tecrübeye dayalı kişisel yargılar yerine standart performans ölçümlerinin konulmasının ister istemez doğurduğu olumsuz sonuçlar hakkındadır. Problem ölçüm değil, aşırı ve uygun olmayan ölçümlerle bunlara duyulan saplantıdır.
Artan nüfus ve değişen iletişim dinamiklerinin de etkisiyle artık başarı, tecrübeden ziyade rakamlarla bağlantılı hale geldi. Bizi ameliyat edecek cerrahın istatistiklerine bakıyor, oturacağımız yeri seçerken o bölgenin yıllık suç oranını inceliyor, çocuğumuzu okula yazdırırken okulun başarı oranlarına dikkat ediyor, bir kuruma bağış yaparken o güne kadar kaç kişiye ulaştığını araştırıyoruz. Hayatımızdaki her şeyin ölçülmesini, analiz edilmesini ve şeffaf bir şekilde duyurulmasını talep ediyoruz. Peki, ya o çok güvendiğimiz veriler doğru değilse? Ya sonuçlar bizim dikkatimizi başka bir noktaya çekmeye çalışıyorsa?
Sayıların Diktatörlüğü; eğitim, tıp, iş, finans, hükümet, polis, ordu ve sivil toplum kuruluşlarında çalışanların, “performans ölçümü” adı altında istatistiklerle oynamalarına nasıl teşvik edildiğine ışık tutuyor. Kitabın yazarı Jerry Z. Muller, kendi tecrübelerinden de yola çıkarak ölçülebilen her şeyin ölçülmesinin gerekmediğini; tamamlayıcı bir veri olmak yerine kesin bilgi sayıldığında sayıların ne kadar zorlaşabileceğini ve sorunu nasıl düzeltebileceğimizi açıklığa kavuşturuyor.