Geçen yüzyılın iki büyük mali krizi, 1930’lu yıllardaki Büyük Bunalım ile 2008’de başlayan Büyük Durgunluk’ tur. Her ikisinin de arka planında, kredilerdeki sert yükselişler, şaibeli bankacılık uygulamaları ve kırılgan, istikrarsız bir küresel finans sistemi vardı. 2008’de piyasalar kalp krizleri geçirirken, ekonomi politikasını belirleyenler en kötüsünü önlemek amacıyla Büyük Bunalım’ın derslerine başvurdu. Verdikleri yanıtla 1930’lu yıllardakine benzer bir finansal bir çöküşü ve yıkıcı bir bunalımı önlediler ama ABD ve Avrupa’da işsizlik buna rağmen dayanılmaz seviyelere yükseldi. Acı ve ızdırap alabildiğine yaygınlaştı. Bu noktada söz konusu olan soru, politik karar merkezlerinin neden daha iyisini yapmadıklarıdır. Barry Eichenberg’in bu ikiz krizin tarihine dair anıtsal eseri, Aynalı Salon, bu soruya bugüne kadar verilmiş en geniş kapsamlı yanıtı sunuyor. Eichengreen, bu iki kriz ve Kuzey Amerika ile Avrupa arasından sürekli gidip gelerek, Lehman Brothers’ın iflasını izleyecek bir başka Bunalım korkusunun, olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla, her iki kıtadaki ekonomi-politik yanıtlara nasıl şekil verdiğini gösteriyor. Büyük Bunalım’ın öne çıkan özelliği banka iflasları olduğundan karar merkezleri sıkıntıdaki bankaları güçlendirmek için derhal harekete geçtiler. Ama türev piyasaların 1930’lu yıllarda bir önem taşımıyor olması nedeniyle de gölge bankacılık diye bilinen sistemin sorunlarını gözden kaçırdılar. Yine 1930’lu yıllarda harcamaları desteklemek için çok az şey yapılmışken, hükümetler bu kez kamu harcamalarını da artırdı. Ancak krize verilen bu yanıt gelişigüzel nitelikteydi ve daha sonraları özellikle Güney Avrupa’daki aşırı borçlu devletlere sorun çıkardı. Üstelik, aşırı vaatlerde bulunan politikacıların aldığı önlemlerin büyük çaplı bir ekonomik durgunluğu önlemedeki başarısızlığı nedeniyle de, harekete geçme yanlısı hükümetler ve merkez bankalarına yönelik hızlı bir tepki gelişti. Karar merkezleri de, çok geçmeden, henüz normal koşullara dönülmemişken normal politikalara geri dönme ayartısına erkenden boyun eğdi. Sonuç, Birleşik Devletler’ de yıpratıcı derecede yavaş bir ekonomik canlanma, Avrupa’da ise sonu gelmeyen ekonomik durgunluklar oldu. Aynalı Salon, hem önemli bir ekonomi tarihi çalışması hem de aynı hatalardan bazılarına ikinci bir kez daha düşmekten nasıl kurtulduğumuza dair esaslı bir incelemedir. Sadece Büyük Bunalım tarihinden çıkarılan derslerin toplumun çağdaş ekonomik sorunlara verdiği yanıtı şekillendirmeye devam ettiğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda Büyük Durgunluk tecrübesinin Büyük Bunalım hakkındaki düşüncelerimizi nasıl kalıcı bir biçimde değiştireceğini de gözler önüne seriyor.