Felsefe, hikmetlerin hikmeti olup sanatların en üstünüdür. Çünkü felsefe, insanın kendini bilmesini sağlayan bilgileri verir. Bu anlamda İslam filozofları felsefe ve hikmet denildiğinde, “kendini bilen insan Rabbini bilir, gücü yettiğince onun fiillerine benzer davranışlarda bulunur” ifadesini merkeze alır. Çünkü nefsini felsefe ile disipline eden kişi, akli, ruhi ve ahlaki etkinliklerde bulunur, olgun/kâmil biri haline gelir. Önemli olan insan nefsinin arındırılm.
Buradaki anahtar kavramlar da ruh ve nefs’tir. Özellikle Ebu Bekir Râzî, Tıbbu’r Rûhânî kavramı ile bu hususlar üzerinde ayrıntılı olarak durmuş en önemli filozoflarımızdandır. Râzî’den çok farklı bir düşünce geleneğine mensup olan Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin et Tıbbu’r Rûhânî adlı eseri İslam ahlak felsefesi literatürü için oldukça önemlidir, zaten elinizdeki çeviriyi incelediğinizde Müslüman âlimlerin bu hususlar üzerinde ayrıntılı durduğunu göreceksiniz.
İbnu’l Cevzî, eserinde akli ve dinî verileri bir arada kullanarak İslam düşünce geleneğinde ruhun sağaltımının inceliklerini döneminin çok ötesine geçen yorumlarla vermektedir. Eserde konular irdelenirken yapılan akli muhakemeler, ayet ve hadislerle desteklenerek muhatabın ikna edilmesi amaçlanmıştır. Klasik eserleri okurken dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan birisi de eserin kaleme alındığı dönemin ahlak ve değer anlayışının göz önünde bulundurulma sıdır. Meseleleri irdelerken İbnu’l Cevzî’nin karşı karşıya olduğu birey, aile ve toplum anlayışı düşünürün eserinde belirleyicidir. Bu nedenle de günümüz anlayışından farklı birtakım önerileri eserde görmek de mümkündür.