“...Kin ile kederin hâkim olduğu öteki türlü öfke, ilkin o kadar açık değildir. Belki yüzü sarartırken kendini biraz belli eder. Fakat kuvvetli, ateşli bir intikam arzusunun kamçılaması ile yavaş yavaş artar. Bu arzu, kendisini kanda hissettirir. Kan ise karaciğerin alt bölümü ile dalaktan yüreğe doğru itilen safra ile karıştığından kalpte acı ve iğneleyici bir sıcaklık yaratır. En fazla minnettarlık duyanlar en âlicenap ruhlar olduğuna göre, en mağrur ve en aşağılık ve en hasta ruhlar da bu türlü öfkeye kendilerini en fazla kaptıranlardır. Zira, uğranılan haksızlıklar ve zararlar, gururla kendimize fazla değer verdiğimiz ölçüde ve elimizden aldıkları nimetleri de fazla değerlendirdiğimiz oranda bize büyük görünürler. Bu nimetlere de bize bağlı olmadıkları için ne kadar zayıf karakterli ve basit ruhlu olursak o kadar fazla değer veririz...”