Bu kadar geç ve zorlu biçimde bu çalıların yanından geçip sarkan meyvesini gördüğümde, ağaca saygı duyuyorum ve meyvesini yiyemesem de Doğa’nın cömertliğine karşı müteşekkir oluyorum. Burada, bu sarp ve ormanlık yamaçta insanın yetiştirmediği, eski bir meyve bahçesinin kalıntısı olmayıp çam ve meşe ağaçları gibi doğal biçimde büyüyen bir elma ağacı yetişti. Değer verdiğimiz ve kullandığımız pek çok meyve bütünüyle bizim bakımımıza bağımlı. Mısır ve tahıl, patates, şeftaliler, kavunlar, vb. bütünüyle bizim ekimimize bağımlı, fakat elma insanın bağımsızlığı ve girişkenliğiyle yarışıyor. Söylediğim gibi, basitçe taşınmıyor, ama bir ölçüde bu Yeni Dünya’ya göç ediyor ve orada burada, yerli ağaçların arasından yolunu buluyor; tıpkı öküz, köpek ve atın bazen azıp çok yayıldıkları ve kendilerine baktıkları gibi.