Jakob Brücker (1696- 1770), “Historia critica philosophiae a mundi incunabulis ad nostram usque aetatem deducta” (Leipzig 1742-1744) adlı kitabında felsefenin başlangıcını “beşik”e (daha doğrusu ilk insanın kundaklanmasına) kadar götürür. Kitabın I. cildinin ilk sayfasında bir resim vardır; bir ayı tek pençesi ile bir şey yer gibi tasvir olunmaktadır. Buna ilişkin ifade ise “ipsa alimenta sibi”dir yani “O, kendi(si) kendisinin yemeğidir.” Bu ifade Horaz kökenli sanılmasına rağmen aslen Properz 3, 24, 4’tendir. Sextus Propertius’un mısrası şu şekildedir: “Ipse alimenta sibi maxima praebet amor” yani felsefe başka bir gıdaya ihtiyacı olmaksızın (yani evvelki bilim ve sanatlara muhtaç bulunmaksızın) inkişaf edebilme kabiliyetine; kendi kendine yetebilme tavrına sahiptir. Yani felsefe kendi kendinden huruç etmektedir. En işlevsel metafor teorilerinden olan Kittay’ın “İçeriği İkiye Katlama Teorisi” semiotiğin imkanlarından faydalanmak sureti ile metaforu izah bakımından diğer teorilerden ayrılır. Dolayısı ile bir tarafta Richards, Black, İpsen, Jolles, Trier, Porzig, Coseriu ve Weinrich gibi metafor teorisyenleri dururken diğer tarafta da Peirce, Morris, Cassirer ve Eco gibi semiotikçiler vardır. Kittay tam olarak bu iki tarafı birleştirmeye muvaffak olmuştur, denebilir. “Metafor ve Semiyotik” isimli çalışmamızda evvela teoriyi tanımladık. Daha sonra “semiotik”, metafor bağlantısı koparılmadan izah edilmiştir. Bu minvalde “göstergebilim” yanlış adlandırması, sembol- simge farkı ve semiotik imlasının (y’siz) doğruluğu da ihmal edilmemiştir. Akabinde Kittay için temel olan etkileşim ve alan teorileri ele alındı. Metafor ve semiotik bağlantısı idrak edilmekle sadece ayı ve elindeki şey değil; ağaçlar, orman, ormandaki diğer hayvanlar ve birbirleri ile olan rabıtaları, beslenme şekilleri ve dahi sindirim sistemi vb. hakkında malumat da edinilebilecektir.