Türkiye’de 1960’dan bu yana, zaman zaman cemiyetimizin geleneksel dokusunu sarsacak ve yırtacak kadar şiddet kazanan talebe ve işçi hareketlerinin mahiyetini derin ve etraflıca öğrenmek isteyen bir kimse, işe, kanaatımca, geçen asrın Avrupa’sından başlamak zorunda. Avrupa’da ondokuzuncu asırda kütle adamı denen yepyeni bir insan tipi oluşmağa başlamıştı. Hegel, "Kütleler ilerliyor" diyor; modern sosyolojinin kurucusu Auguste Comte, âdeta resmi bir bildiri ile görüşünü ilan ediyordu: "Cemiyeti nüfuzu altına alacak yeni bir ruhi akım yaratılmazsa, ihtilalci olan çağımız bir felâket yaratacak." Bu arada filozof Nietzsche de sesini şöyle yükseltiyordu: "Nihilizm dalgasının yükseldiğini görüyorum." Nihilizm dalgası, yâni, cemiyetin dini ve ahlaki değerlerini, kanunlarını, geleneklerini reddeden insanlardan oluşmuş bir dalga! Avrupa da ondokuzuncu asırda oluşmağa başlayan kütle adamı, Birinci Dünya Savaşından sonra, Korkunç heybetiyle meydana çıktı. Artık gözümüzü nereye çevirsek hep onlar; şehirler, evler, eğlence yerleri, nakil vasıtaları ve doktor muayenehaneleri hep insan dolu. Cemiyetin politikasına ve hattâ entelektüel hayatına onlar hâkim. Yazar eserinde, "Bu insanlar nereden çıktı?" sorusunu cevaplandırıyor.