Kudüs şehri kutsal kabul edilmeseydi, muvahhitlerin kalbi asırlardır buraya bağlanmazdı ve burada, ancak az sayıda insan, zayıf olan su kaynakları bitene kadar yaşardı. Bundan dolayı, bizden öncekiler, su bulmada ve suyu muhafaza etmede, suyla alakalı bütün iş ve tasarrufları yönetmede ustalaşmıştır. Osmanlı’nın son zamanlarında şehrin hızla gelişmesine rağmen, geleneksel su kaynakları, şehir sakinlerinin ihtiyacını karşılayacak kadar yeterli sayılmazdı. Bu nedenle, su kaynaklarının geliştirilmesi, şehir yönetimi ve sakinleri için bir öncelik haline gelmiştir. Değerli okuyucu bu kitapta, bazı tarihçi ve arkeologlar tarafından cevaplanamayan soruların, Allah-u Teala’nın yardımıyla cevaplayabildiğim ölçüde cevaplarını bulacaklardır. Bu sorulardan biri, Alaeddin Havzası’nın konumudur. Ayrıca, çoğu kişi tarafından kabul görmüş bazı görüşleri de bu kitapta tashih ettim. Bu görüşlerden biri, Seyfettin Tenkîz en-Nâsır’ın vakfettiği iki hamamın hakikati hakkındaki görüştür. Ayrıca bu kitap, daha önceki tarihçilerin çoğunun önem vermediği bir meseleyi de aydınlatacaktır. O mesele ise, Kanuni Sultan Süleyman döneminden şehrin İngilizler tarafından işgal edilmesine kadar, Osmanlı Devleti’nin Kudüs’teki su kaynaklarını ve bu kaynaklarla ilgili işleri, güzel idare etmesidir. Buna rağmen, Kudüs’ün bazı nüfuzlu kişileri, sularla bağlantılı olan akarları, gayri meşru yollarla ele geçirip onların gelirlerine el koymuş ve halkın onlardan istifade etmelerini engellemiştir.