"Şansını denemeye git mi diyorsunuz bana? Nereye gideyim peki? Bir bölgeden bir bölgeye geçmek için pasaport gerekiyor. Pasaport da kırk para tutuyor. Kırk yıldır cebimde kırk paralık bir sikkenin bir ötekiyle çarpışıp öttüğünü duymadım. İnsanın başını alıp gidebilmesi için karşısına çıkacak köy sayısı kadar altın olmalı cebinde ve altı köye uğrayacak kadar parası olan Fourchon`ların sayısı da pek fazla değildir. Bizi bucaklarımızdan ancak askerlik çıkarabilir. (...) Yüz sefile karşılık zenginleşen bir kişi vardır. Niçin dökülür bu yüz kişi, neleri eksiktir? Tanrı bilir bunu, tefeciler de bilir. İyisi mi bucaklarımızda kalalım biz. Eskiden senyörler bizi zorla tıkıyorlardı buraya. Şimdi ister istemez zorla kalıyoruz. Beni buraya mıhlayan şeyin ne olduğunu bilmek ilgilendirmiyor beni. Zorunluğun yasası mıhlasa ne olur, senyörlüğün yasası mıhlasa ne olur? Şu ya da bu biçimde ölünceye kadar toprağı işlemeye mahkumuz biz. Nerede olursak olalım, toprağı siz varlıklılar için, kazar, çapalar, gübreleriz. Sizin varlıklı doğmuş olmanız da bizim yoksul doğmamız da doğaldır. Kitle hep aynı kalacaktır. Hiçbir zaman değişmez...