İnsanlık tarihi kadar eskilere dayanan ve tarih boyunca sık sık yan yana anılan din ve şiddet olguları arasında görmezden gelinmesi mümkün olmayan bir ilişki söz konusudur. Kaldı ki geçmişte ve günümüzde gerek farklı dinlere mensup gerekse aynı dinin içerisinde farklı dinsel yorumları benimseyen birey ya da gruplar arasında zaman zaman katliam ve vahşet derecesine varan eylemler de dinsel şiddetin tarihin her döneminde toplumların hayatlarında ne denli egemen bir unsur olduğunu gözler önüne sermektedir.
Dinsel ve mezhepsel temele dayalı bu tür çatışmalar, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren her geçen gün şiddetini arttırarak varlığını sürdürmekte ve dünya gündemini önemli ölçüde etkilemeye devam etmektedir. Şüphesiz ki bu döneme damga vuran olaylar arasında 1970’li yıllardan itibaren başta Batı olmak üzere tüm dünyanın oldukça geniş bir yelpazeye yayılan tecrübelerine tanıklık ettiği Yeni Dini Hareketler tarafından gerçekleştirilen baskı, zulüm, beyin yıkama, adam kaçırma, cinayet, suikast ve toplu intihar gibi şiddet eylemleri de bulunmaktadır. Yeni Dini Hareketlerin zaman zaman şiddet eylemleriyle kendilerinden söz ettirmesi, söz konusu yapılanmalarda ortaya çıkan şiddetin temel dayanaklarının neler olduğu ve bunlar arasında teolojik unsurların da bulunup bulunmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Bu noktadan hareketle hazırlanan bu kitap, Yeni Dini Hareketlerde hangi tür şiddet eylemlerine rastlandığını, uygulanan şiddetin kimlere dönük olduğunu ve şiddeti meşrulaştırmaya yönelik söylemlere yer verilip verilmediğini ortaya koymayı amaçlamaktadır.