Kırım, stratejik ve jeopolitik ehemmiyeti yüksek olduğundan her zaman büyük mücadelelere sahne olmuştur. Altın Orda Hanlığı (1242-1502) gücünü kaybedince Kırım Hanlığı (1441-1783) yükselmiştir. 15. asırda Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra (1475) siyasi bakımdan iki bölgeye ayrılan Kırım’ın Ceneviz hakimiyetindeki sahilleri merkeze bağlanırken, Yayla Dağlarının kuzeyindeki bozkırları Kırım Hanlığı’na bırakılmıştır.
Yaklaşık 300 yıl boyunca Osmanlıların iktisadi düsturlarını tatbik ederek halkın huzur ve adalet içinde yaşamasını sağlayan hanlık, Moskova’nın Karadeniz’e inmesine set çekmiştir. Ancak son Kırım hanı Şahin Giray’ın ihanetiyle müstakilliyet adı altında Rusya’ya bağlanmış (1774 Küçük Kaynarca Antlaşması), Osmanlı dünyasından koptuktan sonra, önce ekonomik, sonra da siyasi manada çöküşe geçen hanlığın istiklali Rus Çarlığı’nın 1783’te Kırım’ı cebren işgaliyle sona ermiştir. Rus işgali, Kırım’daki Türk-İslam Medeniyeti açısından büyük yıkımların başlangıcı olmuş; saray, cami, medrese, kütüphane, han, hamam gibi maddi kültür mirası yok edilmiş; sosyal ve kültürel hayat tahribata uğramış ve daha da vahimi bölge insanı öz vatanlarından koparılarak bilmedikleri coğrafyalara sürgün edilmiştir.
Bu eser, sahasında mütehassıs akademisyenler tarafından kaleme alınan on beş makaleden meydana gelmektedir. Makalelerde Kırım Hanlığı’nın tarihi, idari, hukuki, sosyal, iktisadi, dini ve kültürel yapısı tahlil edilmiş; mimari ve sanat eserleri ele alınmış; hanlığın kurucu kabilelerinden Şirinler ve Mangıtlar incelenmiştir. Bunun yanında Kırım halkının yirminci yüzyılda maruz kaldığı zulüm, kırım ve tehcir hadiseleri ve günümüzde Kırım meselesinin geldiği nokta uluslararası konjonktürde değerlendirilmiştir.