İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel vasfı mülkiyet sahibi olabilmesidir. Mülkiyet sahibi olması onu bu mülkiyeti koruyacak bazı vasıtaları edinme arayışına sürüklemiştir. Tarih boyunca ticaret hayatının büyük kısmını oluşturan borç ilişkilerinin güven temelinde sürdürülebilmesi için temînât vasıtalarına sıklıkla müracaat edilmiştir. Hukuk tarihinde müstesna bir yere sahip olan İslâm hukukunda da teminat hukukunu oluşturan ayni ve şahsi teminat vasıtaları ele alınmıştır. İslam hukuk literatüründe kefâlet ve havale şahsi teminatı; rehin, hakku’l-haps, ipotek bey’ ve bi’l-vefâ ise aynî teminatı oluşturmaktadır. Üçüncü bir kişi veya kişilerin zimmetine ilişkin olan şahsî temînâtlardan daha sonra ortaya çıkan aynî temînât vasıtaları, temînât hukukunun son merhalesini oluşturmaktadır. İslâm hukukunda temînât vasıtaları, bir taraftan alacaklının haklarını güvenceye alırken diğer taraftan ihtiyaç duyulan kredinin daha kolay temin edilmesini sağlar. Karmaşık bir yapıda olan borç ilişkilerinde hak kayıplarının önlenmesinde temînât hukuku önemli bir yere sahiptir. Alacak haklarının nitelik ve nicelik bakımından eksiksiz bir şekilde geri ödenmesi temînât hukukuyla mümkün hale gelebilmektedir.