İslam hukuku, bireysel, toplumsal ve toplumlararası hayatı İslam’ın ilke ve kurallarına göre düzenlemenin kurumsallaşmış adıdır. Bu kurumsal yapı, ilim geleneğimizde “Fıkıh” terimiyle ifade edilmiştir. Fıkıh, ibadetlere ve toplum hayatının gerektirdiği bütün hukuki, idari, siyasi ve ekonomik konulara ilişkin olarak müçtehitlerin ana kaynaklardan çıkarttıkları somut kurallar bütünü olarak tanımlanmıştır.
Bilindiği gibi İslam hukuku, ibâdât ve muamelât olarak iki ana bölüme ayrılmıştır. Allah’a yönelik görevler yani ibadetlerle ilgili hükümler ibâdât; hukuki nitelikli sosyal ilişkileri düzenleyen hükümler ise muamelât bölümünü oluşturmuştur.
Uygulandığı kara parçasına göre günümüzde en yaygın hukuk sistemi olan Kara/Kıta Avrupası Hukuk Sistemi ise hukuk alanlarını özel hukuk ve kamu hukuku şeklinde ikiye ayırmıştır. Taraflardan birinin ya da her ikisinin kamu otoritesi yani devlet olduğu hukuki ilişkiler kamu hukuku alanında, eşit kişiler arasındaki hukuki ilişkiler ise özel hukuk alanında incelenmiştir.
Kara/Kıta Avrupası Hukuk Sistemi’nin söz konusu kamu-özel ayırımı, son yüzyılda İslam dünyasında da benimsenmiştir. Bunda Batılı kanunların Müslümanlar tarafından iktibas edilmesi kadar, hukuk kurallarının tasnifini kolaylaştırması ve konuların eğitim-öğretim dönemlerine göre bölümlenmesine daha çok imkân tanıması da etkili olmuştur.
Kamu otoritesine atıfla âmme hukuku da denen kamu hukukunun alt dallarını anayasa hukuku, idare hukuku, ceza hukuku, yargılama hukuku, malî (vergi) hukuk ve devletler genel hukuku (uluslararası hukuk) oluşturmaktadır.
Bu kitap, büyük ölçüde yöneticilerin inisiyatifi ve hâkimlerin içtihadıyla şekillendiği için idare hukukunu dışarıda bırakarak diğer beş alanla ilgili temel fıkıh bilgilerini belli bir örgüyle sunmaya çalışacaktır.