Yüzyıllar boyunca azınlık psikolojisiyle kendi kabuğuna çekilen, köylerde, tarlalarda dillerini ve kültürlerini büyük bir titizlikle, kutsal bir hazine gibi muhafaza eden Gagauzlar, hürriyetleri kısıtlandığı, dillerinin fonetiğine uygun alfabeyle yazma imkânı tanınmadığı için romanlarını, tiyatrolarını, şiirlerini yaratamamışlardır. 1930’lu yıllarda Mihail Çakır’ın Gagauz Türkçesi ile kaleme aldığı dua kitapları, sözlük çalışması ve Gagauz tarihinden (Bessarabkalı Gagauzların İstoryası) sonra Gagauz dilinde edebî faaliyetler ancak 1950’lerden sonra Dimitri Karaçoban’la başlar. Dimitri Karaçoban, Dionis Tanasoğlu, Nikolay Baboğlu, Todur Zanet, Todur Marinoğlu, Stefan Kuroğlu, Mina Köse, Stefan Bulgar,… millî romantik duyuş tarzıyla eser veren şâir ve yazarlarıdır. Gagauzlar, Düz Hava, Kadınca.. gibi halk dansları toplulukları (ansamble) ile halk ezgilerini ve danslarını, zorluklar içinde olsa da yaşatma gayretindedirler. Ressam Dimitri Savastin (Mete Savaşan), heykeltraş Tanas Karaçoban, kompozitör Dimitri Gagauz… çağdaş sanat dünyasında yer edinmeye çalışan sanatçılarıdır. Edebî faaliyetleri 1950’lerden itibaren başlayan Gagauzların zengin bir folklora sahip olduklarını söylemek mümkündür.