Coğrafi olarak yerküreye veya çoğu zaman zihinsel modeller olarak insnların ve halkların düşünme biçimlerine ontolojik bakımdan iki ayrı dünya paylaştırıldığında (Batı-Doğu), oryantalizm de başlamış olur. Ama son evresi, modernite-öncesi ve modernite aşamaları çeşitli yoğunluklarda içermekle beraber gürültülü bir dönüşüme işaret eder. Ve burada eğer oryantalizmin temel maddesi, yani iki farklı dünya tezi gözden kaçırılırsa, oryantalizm de kendisini ustalıklı bir şekilde gizlemiş olur. Çünkü örneğin Mannoni’nin, sömürülen üçüncü dünya insanlarının bu duruma doğal ya da genetik yatkınlığı bulunduğuna dair tuhaf ve itici iddialarına benzer tarzdaki düşünceler, büyük ölçüde yok olmuştur.
Yön değişimi öyle demokratikleştirilmiştir ve insan hakları söylemiyle öyle uyumludur ki, bir başka deyişle Dünya Savaşı Makinası ile öyle ahenklidir ki, görünür olabilmesi için geriye kalan tek ipucu budur.