Tarihin bir çok döneminin izini, sayısız medeniyetlerin vakar ve ağırlığını üzerinde taşıyan Diyarbakır, sadece şu an için değil, tarihin birçok döneminde de bölgenin çok önemli bir merkezi olmuştur. Gerek içinde bulunduğu coğrafi konumuyla ve gerekse de tarihte üstlendiği siyasi misyonuyla Diyarbakır, geçmişteki saygınlığını hep koruya gelmiştir. Bu saygınlığı surlarına işlenen o nakışlarda bile görmek pek zor olmasa gerek.Hala dimdik ayakta duran ve dünyanın en büyük kalesi olma özelliğini taşıyan Diyarbakır kalesi, bugün bile o tarihiİhtişamından bir şey kaybetmiş değildir. Geçmişin savunma surları olan o duvarlar, bugün de adeta şehrin birer nakış galerisi gibidir.Diyarbakır; değişik din ve mezheplerin mabeti, birçok devletin başkenti ve sayısız medeniyetlerin de beşiği olup, hemen hemen bütün dönemlerde egemen güçlerin iştah kabarttıkları dünyanın nadir yerlerinden biri olmuştur.Gönlümüzün Diyar-ı Bekir’i, tarihimizin Amidi, günümüzün de Diyarbakır’ı olan şehrimiz, bu anlamda ne kadar anlatılsa da, satırlar tarihindeki azametini anlatmakta aciz kalacaktır. Büyük bilgin Makdisi (v.389/990) Diyarbakır’ı şu ifadelerle dile getiriyor: "Müslümanlar için bugün Amid’ten daha sağlam bir şehir ve daha görkemli bir sınır kenti bilmiyorum. Kent sınır şehri olup Müslümanların cihad yurdudur."
Yayınevi
:
Ensar Neşriyat
2. Hamur