Batının, muhtelif pozitivizm tarzları, materyalizm ve analitik felsefenin etkisi altında olduğu bir dönemde Marcel; aşk, sadâkat, iman ve umutla varlık sırrı`na ulaştıran yolu hatırlattı. İnsanın bireysellikten ziyade birliktelikte hür olduğunu vurguladı. Varolmak bağlanmaktır derken, bizi bir Aşk Etiği`ne davet etti. Marcel`de “bağlanma”; “ben”in, “sen” ile olan aracısız, dolaysız, içten ve sırlı ilişkisidir.
“Mutlak Sen” konumundaki Tanrı`ya yükselişin başlangıç yeridir. Bir taraftan kişi için, “oluş” anlamı taşır; diğer taraftan ise, etik anlamda “güven”, “umut” ve bir “biz” oluşturma süreci, ancak onun açısından bir mânâ kazanır. Dinin varoluşsal olarak algılanıp yaşanabileceği temel tecrübe, bu “bağlanma” ediminde gizlidir. Îman kavramı ancak onunla anlaşılabilir.
Aile, kardeşlik, toplum ve insaniyetin, “sır”lı bütünlüğüdür bağlanma. Bu edimin ifade ettiği varoluşsal vaad edişlerin artık yaşanamıyor olması ise, modern dünyanın bunalımını izah ederken karşılaştığımız başlıca etkendir.