Bu eser temelde iki sorunun cevabını arama serüvenidir: İnsan davranış ve tercihlerini açıklamada rasyonelliği ne kadar yer vermek gerekir? Eğer insanlar rasyonelseler, o zaman niçin hata yaparlar? Birinci soru önemlidir; çünkü sosyal bilimler içerisinde önemli bir koltuğa sahip iktisat, temelde bu varsayım üzerine kurulmuştur. Bu bağlamda, kendi çıkarını gözeterek karar veren birey yaklaşımı ne kadar gerçekçidir? İnsan davranışlarını anlamak için, bu varsayım ne tür handikaplara sahiptir? Daha da önemlisi, açıklamayı amaçladığı şeyleri ikna edici biçimde ne kadar açıklayabilmektedir? Bu eleştiriler, hem psikoloji ve davranış bilimlerinin yeni teorileri ile iktisadı birbirine yakınlaştırmakta, hem de "davranışsal iktisat" adıyla yeni bir alanın ortaya çıkmasına ortam oluşturmaktadır. Elinizdeki kitap yoluyla, ‘rasyonellik’ ve ‘kendi yararını gözetme’ paralelindeki tartışmalara bir çerçeve sunmayı amaçlıyoruz. Aslında, tüm alanlardaki muteber kavramlara çok fazla yüklenirseniz, itibarlarının kaybolmasına yolaçabilirsiniz. Rasyonellik konusunda da durum bundan farklı değil. Rasyonel olarak ne yaptığını ve niçin yaptığını iyi bilen bireyi tanımlarken, bir de bakmışsınız ki aslında çıkarını gözeten bireyi tanımlıyorsunuz. O zaman da bir tereddüt oluşmaya başlıyor: Akılcı işler yapmaktan mı yoksa çıkardan mı vazgeçelim? Ve niçin? Akılcı olmak, daha üst bir çıkarı mı temsil etmektedir? Bu durumda da çıkarcı olmuyor muyuz? O zaman hangi insanı esas alacağız? Akıl ve Çıkar’ın, kasvetli iktisadın temel aldığı ‘iktisadi insanı’ anlamaya yardımcı olacağını ve bu süreçte de okuyucuyu kasmak yerine rahatlatacağını, hatta bir miktar da eğlendirebileceğini umuyorum.