Tükendi
Stok AlarmıBu çalışma, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 2013 yılında tamamladığım doktora tezimin kitaplaştırılmış halidir. Kurumsal kimliğini “muhafazakâr demokrat” olarak tanımlayan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, dış politikasında meşruiyetini ilahiyattan alan kavramlar kullanıp
kullanmadığını, “siyasi ilahiyat” paradigması çerçevesinde analiz etmeyi amaçlayan çalışma, inşacı bir yaklaşıma sahiptir ve söylem analizi metodunu kullanmaktadır.
Çalışmada, modern uluslararası ilişkilerin kuruluşundan itibaren din unsurunun görmezden gelinmesi sorunsallaştırılmakta, bu kayıtsızlığın Batı dışı toplumların dış politikalarını analitik bir yöntemle anlamayı zorlaştırdığı iddia edilmektedir. Çalışma, sonuç itibariyle, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin teolojik unsurları kucaklayan bir dış politika söylemi geliştirdiğini, ancak bu durumun, Türkiye’nin iç ve dış politikasının özgün bir yanı olmadığını, tersine insanoğlunun varoluşundan ve tarihsel yolcuğundan kaynaklanan bütüncül ve yapısal bir resmin sadece Türkiye üzerindeki bir yansıması olduğunu iddia etmektedir.
Çalışmanın ilk bölümü kuramsal ve metodolojik çerçevenin çizilmesine ayrılmıştır. İkinci bölümde modern uluslararası ilişkilerde dinin sahneden çekildiğine ilişkin tartışmalara ve 21. yüzyılda sahneye geri dönme ihtimali üzerine yapılan yorumlara değinilmiştir. Üçüncü bölüm, siyasi ilahiyat paradigmasının tanıtılmasına ayrılmıştır. Dördüncü bölümde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dış politika söyleminde seçilen kavramların teolojik kökenleri üzerine örnekler verilmiş; sonuç bölümünde bu örneklerin işaret ettikleri üzerine tüm çalışmayı kapsayıcı bir tartışma yürütülmüştür.
Bu çalışma, yaklaşık altı sene süren bir doktora sürecinin ürünüdür. Kişisel tarihimde hayatımın en zor yılları olarak yerini alan bu süreçte, destek olarak yoluma devam etmemi sağlayan, zaman zaman kaybettiğim özgüvenimi bana yeniden kazandıran, dayanışmanın gerçek bir örneğini veren herkese çok teşekkür ederim. Varlıklarıyla, hayatta hiçbir sürecin bir su gibi kolaylıkla ve engel tanımaksızın akamayacağını, mutlaka yolda taşlar olacağını ve bunun hayatın doğasında bulunduğunu öğreterek, öğrettikleriyle beni daha da çok kamçılayanlara da teşekkürü borç bilirim.