…Zirvede fırtınanın ne taraftan geldiği belli olmuyordu. Bazen önümüzden, bazen arkadan bazen de karışık olarak her yandan vuruyordu. Atkım ile ağzımı kapatıp kabanımın yakasını iyice kaldırdım. Boynumu olduğunca omuzlarıma gömdüm. Korkuyordum, üşümeye başlamıştım.
*Ne olur Allah’ım, bana bir şans daha ver!* dedim içimden. *Ne olur!*
Fırtına, daha çok önümüzden, karayelden vurduğu için başımızı yan çevirerek yürüyorduk. Kar taneleri, yüzümüzün fırtınaya dönük tarafına bir kırbaç gibi vuruyordu. Bir ara karayolları tabelasını gördüm.
*Tanintanin Geçidi 3050 M*
Davut’u kaybetmemek için dönüp tekrar bakamadım. Araba yolundaki izler kaybolmuş, donmuş yol biraz düzleşmişti. Davut biraz arayı açmıştı. Geri baktı. Benim yaklaşmamı bekledi. Yaklaşınca *Elini ver hocam bana, elini ver!* diye bağırdı...