Sünnet olmak ya da olmamak bir insan tercihi… Daha doğrusu içine doğduğunuz ailenin tercihi, onların bağlı oldukları dini inancın tercihi. Bugün birçok Hıristiyan da hijyenik nedenlerle sünnet olmakta. Ama bu tıbbi operasyon bazen bir zulme dönüşebiliyor. Irkçı aşağılama aracı olabiliyor. Milliyetçilik aşırısı ya da ılımlısı her nedense kafayı sünnete takmış… Nazi işgali altındaki Avrupa’da, Gestapo ve askerler, insanların sünnetli olup olmadığına bakardı, Yahudi olup olunmadığını teşhis için… İşgal altındaki Yugoslavya’da derdini anlatamayan hayli Müslüman da kim vurduya gitti… İzak Babel’in en güzel hikayelerinden biri, Sovyet dönemindeki bir Sünnet Davası anlatısıdır: Gerici bir adet olarak Odessa’da da sünnet Sovyet yönetimince yasaklanmıştır. Zavallı bir Yahudi aile gizlice oğullarını sünnet ettirdiği için yargılanır...
Bendeniz ise, dokuz yaşında, kurbanlık koyun gibi beni tutan kirvemin kollarından kaçıp kurtulmaya çalışmıştım. Peşimden beni yakalamaya çalışan kocaman adamların görüntüsü hayli komikti. Kimse bana sormamıştı sünnet olmayı isteyip istemediğimi… 1915 soykırımında kaçan çocuklar yeniden ele geçirildiklerinde sünnetli olup olmadıklarına bakılırdı ilkin. 1955 İstanbul pogromunda Ortodoks bir din adamı zorla sünnet edilmişti. 1990’ların kirli savaşında ölü ele geçirilen gerillaların sünnetsiz olduğu ilan edilirdi kamuoyuna. Oysa nice yoksul dağ Kürt köylüsü parasızlıktan sünnet olmamıştır. Ayrıca Allah’ın dağında nereden bulacaksın sünnetçiyi. Bunlardan bazıları alayu vala ile militer törenle sünnet edilirdi askerde. Bir de kadın sünneti rezaleti var ki, o konuya hiç girmeyelim. Haydi bir de İrfan Palalı’dan dinleyelim şu sünnet öyküsünü. İyi okumalar.