Yunusların, denizde karşılaştıkları teknelerle bir yarış hâlinde olduklarına dair toplum tarafından yaygın bir inanış vardır. Tekne tarafından bozguna uğratılıp tur bindirilirlerse, yunusların bu elim olaydan sonra yaşadıkları içsel buhranla bunalıma girip, alkol batağına düştükleri, düştüğü yerden kalkamayıp kaçınılmaz son olarak da, cenaze namazlarının kılınmayacağını bile göze alıp intihar ettikleriyle ilgili çeşitli spekülasyonlar bulunmaktadır. Ama toplum tarafından kabul edilmiş her yaygın inanış gibi bu da yanlıştır. Yunusların böylesi hırslara sahip olacağını düşünmek de ancak insan zihninden çıkabilecek bir safsatadan ibarettir. İnsan, kötücül hırslar konusunda kendini yalnız hissetmesinden ötürü böyle bir tezi ortaya atmış olması mümkündür. Kendi yalnızlığını doğru veya yanlışa bakmadan karşısındaki canlıya yansıtmaktan başka bir şey değildir. Neticede yunus kendi hâlinde âlemci, neşeli bir canlıdır. Muhtemelen, bu tezi ilk ortaya atacak kaptanla denkleşmesinde, sevgilisinin yanına gidiyordu ve oradan geçen teknedeki kaptan da üzerine alınıp, yarışıyor mu lan bu benimle, dur gazı kökleyeyim de, kiminle yarıştığını bilsin ayağını denk alsın namussuz dedi. Yunuslar hırslı hayvanlar değildir ama zaman zaman yetişmeleri gereken işleri olabilir. İlla antropomorfizmi şahlandırıp, insani bir hissiyatla özdeşleştirilecekse; yunusların da bazen meşgul kimseler olduğu göz önünde bulundurulabilinir.
Kitabı eline alıp da arka kapağına bakan birisi; demek ki bu kitap hırslarının kurbanı olan insanları anlatıyor diye düşünebilir. Hayır, bu kitapta hırslı insanlar yok. Öyle yeri geldi anlatmak istedim. Arka kapağı okuyan sevgili okur, kitabın içeriğiyle ilgili bilgi edinme konusunda henüz bir arpa boyu bile yol kat edemediğini bilmeni isterim...