Tekrar işine döndü, bu ayaz insanı felç ederdi. İşini çabuk bitirmeliydi. Titreyen elleriyle çıkardı belindeki baltasını. Pek bir şey gördüğü yoktu lakin ağacın karartısına savurdu ilk baltayı. Küt diye bir ses yankılandı ormanda. Baltayı sanki kayaya vurmuştu. Anlaşılan ağaç bile buz tutmuştu. Cafer iradesinden hiçbir şey kaybetmeden peş peşe indirdi baltaları. Vakit kaybedemezdi. Her kaybettiği dakika kendisi için ölümcül olabilirdi. Soğukta ecel terleri döküyordu. Kan ter içinde kalmıştı vücudu. Ayaklarını hissetmiyordu ağacı kesmeyi bitirdiğinde. Terini soğutursa ölürdü. Ölüm koridorundan bir an önce çıkmalıydı. Kurt sesleri yeniden yaklaşıyordu. Çabucak tamamladı işini. Hemen omuzladı yerde yatan ağacı. Başladı adımlamaya geldiği yoldan.
Aslında zorlu bir yolculuktu bu. Bir sürü tehlikesi vardı. Karı, tipisi, kurdu, ormancısı… Her şeyi göze almıştı Cafer, yaşatmak için. Kurtların yaklaştığını hissetti. Ağacı yere atıp baltasını kavradığında bir ışık parladı. Kurdun gözleri olmalıydı. Anlık kararlar insanı hayatta tutardı böyle zamanlarda. Cafer de öyle yaptı. Işığa doğru savurdu baltasını.