Eski yüzyılda hayat bambaşkaymış. Aileler varmış. Gerçek aileler! Anne ve baba aynı evin içinde yaşarlar ve çoğunlukla ayrılmazlarmış. Sevgi, uzun ve kalıcıymış. Sonra bir şey olmuş ve kadınlar ayaklanmış. Dünyayı şimdiki düzene sürükleyen de tam olarak bu olmuş. Önce evlilik denen kavram ortadan kalkmış sonra da aşk…
* * *
Kurtuluşu cinayette bulan bir kız çocuğu, aşkını yitirmiş bir kadın ve kendi hatalarından torununu korumaya çalışan bir büyükanne… Gülnihal.
*Özgürlüğün bedeli vardır kızım,* demişti işlediği suçu bir kez daha itiraf ederken ve yüzünü geleceğe çevirmişti. Kadınlar öldürülmüyordu artık, çocuklar ve yaşlılar güvendeydi. Hayat, ılık bir ilkbahar sabahı gibi sakindi. Sanki elle tutulur bir huzur vardı dünya üzerinde.
Fakat ödenen bir bedel vardı; eksik kalan bir şey!
Gülnihal’in herkesin elinden aldığı o eksik parçayı birlikte yerine koymaya ne dersiniz?