“Payam, `Acele edip çıkmalıyım` diye içinden geçirirken havanın serinlemiş olduğunu fark etti. Annesinin ördüğü, geçen yıldan dolabın arkasında kalmış deniz mavisi hırkasını aldı.
Hemen üstüne giydi. Anahtarı unutmamak için ellerini cebine soktuğunda, bir tomar kâğıt parçasıyla karşılaştı parmakları. Annesinin sıcaklığını oracıkta, ellerinde hissetti. Yıllardır aradığı hazineyi keşfetmişçesine heyecan, özlem, merak karışımı bir yorgunlukla çarpmaya başladı yüreği.
Koklayarak, katlanmış kâğıtları açmaya başladı. Annesinindi yazı. Okumaya başladı…” Nasıl duyar, nasıl anlarız zamanı? Yoksa zaman bir oyun mu oynuyor bizlere? Annesinin ona yazıp sakladığı mektuplar ile masallara doğru bir yolculuğa çıkan Payam’ın sıcacık öyküsü…