Yağmur hala yağıyor, güneş bulutların arasından görünüyordu. Koşarken terliklerini ayağından atmıştı. Çorapları paralanmış, dikenlere, taşlara çarpan ayakları berelenmişti. *Biraz dinlensem* diye fundalıkların içine uzandı. Yağmur bir hızlanıyor, bir yavaşlıyordu.
Ayağa kalkınca şaşırdı. Boyu büyümüş, cepkeni yırtılmış, kısalan etekleri belinde kalmıştı... Islanmış yüzüne elini götürdü. Parmaklarına bıyıkları dokundu. Kendine baktı. Koca bir delikanlı! Ama üstündekiler erkek kıyafeti değil.
*Eve gideyim, şunları değiştireyim...* dedi.
Yürüdü. O kadar kuvvetlenmişti ki. Demin yarım saatte koşarak geçtiği yerleri üç adımda aştı. Her tarafı sıcak bir güneş aydınlatıyordu.
Çok susamıştı. Açık bıraktığı kapıdan girdi. Önce kanıncaya kadar su içti. Sonra yukarı çıktı, kilitli bir sandığı kırdı. Abisinin bayramlıklarını çıkardı, giydi.