“Dünya tecrübemiz, zihinlerimizin içsel manzarası ile kurulmuş gerçekliğimiz arasındaki bir kaynaşmadır.”
Yuva; bedenin, psikolojinin ve çevresel etkileşimin harmanlandığı bir alan olarak “yuva” kavramını ele alırken okuruna, mekânın insan yaşamındaki anlamını yeniden düşündürüyor. Bunu yaparken içinde yaşadığımız mekânların deneyimlerimizi ve algılarımızı nasıl şekillendirdiğine ve kendi bedenlerimizin, mimari tasarımın ne denli ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkat çekiyor. Yuvayı, yalnızca dış dünyadan koruyan bir yapı olarak değil, içsel dünyamızı da düzenleyen, bize güven ve huzur sağlayan bir alan olarak tanımlayan bu çalışma, bedenin birincil mimari deneyim olduğunu vurgulayarak duyularımızın ve bedenlenmiş bilişimizin mekân anlayışımıza etkisini inceliyor.
Yuva, geleneksel mimari anlayışların ötesine geçerek doğanın formlarından ve süreçlerinden ilham almanın gerekliliğine vurgu yapıyor ve aynı zamanda ışık, renk, doku gibi çevresel unsurların insan psikolojisindeki etkilerini ele alıyor.
“Ey Dünya! İstediğin şey, içimizde bir kere daha gizliden gizliye doğmak değil de nedir?”
Rainer Maria Rilke