Züleyha, büyüdükçe güzelleşiyordu. Bütün saray halkı, onun üzerine titriyor herkes onun etrafında pervane gibi dönüyordu. Yüzünü bir kere görenler, bir daha görmek istiyordu. Şairler, sarayın karşısına diziliyor, onu görür görmez, kimisi aya, kimisi güneşe, kimisi güle, kimisi üzerinde şebnemler parlayan sümbüle benzeterek şiirler söylüyorlardı. Züleyha’nın güzelliğinin şöhreti, yedi iklim, dört köşeyi tutmuştu. Allah’ın yeryüzündeki insanlara hak ve fazileti öğretmeye memur ettiği İbrahim peygamberle, İshak peygamberin torunları ve şimdi Kenan ilinde bulunan Yakup peygamberin en sevgili oğlu Yusuf’a gelince; kardeşleri, babalarının ona gösterdiği sevgiyi kıskanmışlar. Evvela Yusuf’u hile ile götürerek bir kuyuya atmışlar, sonra da çıkararak Mısır’a giden esirciye satmışlar. Herkesin köle ve esir diye küçümsediği Yusuf büyük annesi Sara’dan gelen güzelliğe sahiptir ve insanların onun karşısında dayanabilmesi için, taştan yaratılmış olmaları gerekir. Onu görenler *Bu bir insanoğlundan ziyade, semavi bir mahluka benziyor* derlerdi.