Gözlerim yanımdaki küçük kızın minik ellerine ilişti. Kendisini izlediğimi düşünmüş olmalı ki, o minik parmaklarıyla yırtık pantolonunu kapatmaya çalışıyordu. Hiçbir şey diyemedim. Bakışlarımı kardan ayırdım. Usulca indim dolmuştan için için ağlayarak. Nereye gidiyordu, nelere gidiyordu kim bilir? Uzun uzun bakakaldım dolmuşun arkasından…
Soğuk ve acıydı yaşam. Aklıma açlığım, sefaletim, yalnızlığım, umut ve umutsuzluklarım, üşümüşlüğüm, günlerce taşıdığım cinnetim geliyordu. Kapatmaya uğraştığım yırtık bir pantolonum olmamıştı hiçbir zaman ama yaralarını kapatamayacağım bir yürek koynumdaydı hala. Gözlerimi kapattım ve o minik parmaklarını asla unutamayacağım, adını bilmediğim o kız çocuğu için hep aynı dileği diledim:
*Yeter ki sen yüreğini saklamak zorunda kalma hiçbir zaman...*
Evime girdim ve geçmişime sarıldım yeniden...