Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında hazine arayanbir grup, rehberlik için yerlilerle anlaşır. Hazine arayışı sabahın erken saatlerinden gün batımına kadar aralıksız sürmektedir. Zaman kaybetmeye tahammülü olmayan hazine avcıları bir an önce hazineye ulaşmak istiyordur. Bu nedenle acele ediyor ve çok az dinlenerek saatler süren keşif yürüyüşleri yapıyordur. Günlerce süren bu arayışlardan biridir. Hazine avcıları kısa bir mola verdikten sonra tekrar harekete geçmiştir. Ancak yerliler oturdukları yerde öylece bekliyordur. Oysa gün bitiyor, vakit geçiyor ve bir an önce hedefe ulaşılması gerekiyordur. Şaşkınlıklarını bir kenara bırakıp tercüman aracılığıyla onlara neden beklediklerini sorarlar. Aldıkları cevap oldukça ilginçtir.
"O kadar hızlı ilerliyoruz ki ruhlarımız geride kaldı. Onları beklemeliyiz."
İçinde bulunduğumuz çağ hızla gelişen teknoloji ve değişim çağı. Ayak uydurabilmek için bizler de aynı hızda yaşıyoruz. Ruhlarımızı, duygularımızı ve insanlığımızı gerilerde bırakarak…
Bu kitabın sayfalarında ilerlerken zamanı hissetmeyi, insana değer vermeyi, kazanmanın paradan başka yollarla da olabileceğini göreceksiniz. Her sayfada gördüğünüz şey aslında yüreğiniz olacaktır. Yüreğinizle bütünleşip yaşadığınızda hayatın ne kadar farklı ve anlamlı olduğunu keşfedeceksiniz. Unutmayın!
"Yalnızca nefes alıp vermeniz ve zamanın geçmesi gerçekten yaşamaya yetmez."