Martılardan birisi, gagasıyla tüylerini temizlemekte olanı, hiç hareket etmedi. Öylece, sarı röfleli saçları dağılmış, uyur gibi yatmakta olan kızın başına geldi, bekledi. Ne zaman ki Tarık kayalara çarpa çarpa, yuvarlana yuvarlana onun yanına ulaştı, kollarına aldı, gözlerinden boşalan yaşlarla öpücüklere boğdu, işte o zaman beyaz kanatları arasında siyah gölgeler taşıyan martı, emanetini teslim etmişçesine son defa kıza baktı. Gözlerinde anlaşılmaz bir ifade vardı. Kanat çırptı, havalandı. Gökyüzünün derinliklerinde kayboldu.
Tarık şaşkınlıkla bakakaldı; martının gözleri yosun yeşiliydi.