Mermi olmaktan mutlu bir hayat yaşıyor babam. Tunç ve MKE çeliğinden mülhem mutlu bir hayat. Hedefi belli. Kilitlenmiş. Saymıyor. Sorgulamıyor. MKE olduğu için yorgun bir mermi değilmiş üstelik. Hep diri, hep devletinin emrinde, hep askere yeni katılmış yirmilik bir fişek. ‘Peki, bu hikâyede yorgun mermi kim baba,’ diyorum içime doğru. ‘Bak, herkes şarjöre gizlenmiş bekliyor?’
Kuddusi Demir öyküleri bir başlangıç, alabildiğine çocukluk. Modern bir hikâye coğrafyası dört yandan fışkırıyor. Güncel kavgalarla merkezin dışında hatta uzağında yaşamayı seçen insanlar, yorgun mermiler, alışveriş merkezleri, tren yolculukları, lokaller, denizaşırı varamayışlar, seslenilen dağlar, karanlık odalı evler, harlı ocaklar…
Mekânın izini sürüyor Demir. Hikâyeye teşne oluşu tam da burada gizli. Kıvılcımın düştüğü, ocağın harlandığı yerden anlatıyor.
Yorgun Mermi, ayakları yerden kesmeyen, bir türlü sağaltılamayan yaraların kitabı.