Tükendi
Stok Alarmı“Nasıl bir hayatımız olacağını büyük ölçüde işimiz belirlemektedir. Hayatınızı kazanmak için yaptığınız iş yüzünden hasta oluyor musunuz? Kendinizi tam anlamıyla gerçekleştirmenizi engelliyor mu? İşinizde yapmak durumunda kaldığınız şeyler sizi utandırıyor veya kendinizi, yapmak için zorladığınız şeyleri yaparken mi buluyorsunuz?” (Csikszentmihalyi, 2021).
Birçok insan, bu sorulara evet yanıtı vermektedir. Bu yanıt çalışanların işteki durumlarını, duygu hâllerini, işin kendilerine kattığı veya kendilerinden uzağa düşme nedenlerine odaklanılmasının temelini oluşturmaktadır. Çalışanların hedefleri, çalışma şekilleri başarılı ve insani bir çalışma ortamında olunup olunmadığının anlaşılmasına da yardımcı olmaktadır. Çalışanların kendilerini gerçekleştirebildikleri, maddi ödül arayışlarının karşılık bulduğu, haklarının gözetildiğinin farkında oldukları ve örgütün talepleri ile kendi beklentilerinin uyum sağladığı, iletişimin geri bildirime dayalı olduğu örgütler, sağlıklı örgütler olarak tarif edilmektedir. Neticede sağlıklı örgüt; çalışanın tek motivasyon kaynağının kişisel çıkarları olmadığı, duygularının karşılık bulduğu ve değer gördüğü ortamlar olmaktadır.
Dili ve duyguları sadece bir maske olarak kullanan örgütlerden farklı olarak çalışanın kendi potansiyelini gerçekleştirebileceği etik ortamlar sunabilen, bu potansiyelin ortaya çıkmasına yönelik örgüt politikaları geliştirebilen, örgütsel iletişime önem veren, çalışanı öncelik kabul eden ve hedefleri, çalışanın hedefleri ile uyumlu olan örgütler, gerçek anlamda sürdürülebilir başarı sağlayabilmekte ve örgüte yönelik bağlılık oluşturabilmektedir.
Duyguların iş yerine taşınması; çalışanın sahip olduğu, sahip olmasının istendiği veya sahip olmadığı duyguların talep edilme hâli, örgütle olan bağın ve ilişkisinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Bu kitapta; iş yerine taşınan duyguların, örgüte olan bağlılığı ve iletişimsel boyuta yansımaları detaylı olarak irdelenmiştir.