Tarihsel süreç içinde yüzlerce kabiliyetli lider ve yönetici yetiştiren Türk milleti acaba bu insanların emsal teşkil eden davranışlarını örnek alırken, “sui misal emsal olmaz” diyerek, kötü ve başarısız yöneticileri de akıllarının bir köşesinde tutmuş mudur? Şahsi tespitim bu konuya gerekli önemin verilmediği yönündedir.
Meslek yaşamımın ilk senelerinde astlarımıza talimatları ve doğruları öğretirsek, herkesin doğru davranacağını düşünürdüm. Tamamen toy bir düşüncenin mahsulü olan bu görüşüm, insanlık tarihi kadar eski olan mesleklerin başında gelen yöneticiliğin, bir binanın duvarlarına üst üste konan tuğlalar gibi yüzyılların birikimini istifleyerek sosyal bilimlerin içinde gelişen kapsamlı bir alan olduğunu anladığım gün değişti.
Eski dilde “idareci” anlamına gelen “yönetici” kavramı günümüz dünyasının karmaşık sorunlarını çözmek için gerekli ihtiyaçları tam manasıyla karşılayamamaktadır. Gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte hızlanan iş hayatının çoklu girdilerini süratle analiz edip en doğru çözümü ortaya koyabilme kabiliyeti, artık başarılı yöneticilerde aranan en önemli özellik olmuştur.
Yüzyıl önce yaşayan bir insanın ömrü boyunca edindiği bilgiye ve daha fazlasına, günümüz dünyasının akıllı cihazlarıyla birkaç saniye içinde erişim sağlayabildiğimiz bir dünyaya evrildik.
Bilgi girdisinin fazlalığı yöneticinin analiz sürecini uzatmamalıdır. Bu nedenle yönetim sürecinin adımlarının doğru atılabilmesi için, öncelikle temelleri sağlam atılmalıdır. Yönetici ana kavramlara ve esaslara uygun hareket etmelidir. Etrafımda birçok iş alanında, farklı fonksiyon alanlarında çalışan yöneticilerin çok basit esaslarda hatalar yaptığını gözlemledim. Bu nedenle “Yöneticilere Tavsiyeler” kitabında okuyucuya ana esasları anlatmaya çalıştım.