Bu kitapta güncel dünyadaki sorunlar roman kurgusunda anlatılıyor. Satırları okurken insan sürükleyici bir dramın içine ister istemez çekiliyor. Realist yaklaşımla hayatlara dokunulurken, yazar okura, sade bir tarzda, içerisinde empati oluşturabileceği atmosferi gösteriyor. Kent yaşamındaki sıkışıklıkların, açmazların, çözülmek bilmeyen yorucu kargaşaların ve benimsenen korkuların resmedildiği bu eserde, kişi sanki bir fotoğraflar silsilesinin arka arkaya Karagöz perdesinde yansıtıldığı hissine kapılıyor. İnsani ilişkiler, yaygın motivasyonlar ve sıradan davranış biçimleri abartıya yer verilmeden sunulmaya çalışılıyor. Aynı zamanda, doğru ve yanlış konusundaki ısrarcı hassasiyet ve netlik günümüz dünyasındaki kafa karışıklıklarına ve göz yummalara bir tepki biçiminde yazar tarafından gündeme getiriliyor. İşte burada, tükenmeyen bir idealist arayış ve dirliğe ulaşma arzusu üstün konuma yerleştiriliyor. Romanın içindeki derin hüzünler ve hasretler sahiden etkileyici gözüküyor. Gerçekte nelere ihtiyacımız olduğu ve hangi şeylerden sakınmamız gerektiği klasik üslupla aktarılırken, bir nevi yol gösterme kaygısının ağır bastığını görmek mümkün. Gizli bir manifesto veya baskıcı olmayan bir öğreti kulaklarımıza nazikçe sesleniyor gibi. Okura yüksek standartlarda hem düşünme hem duygulanma olanakları takdim eden, baştan aşağı içten duyarlılık ile kaplı bu romandan herkesin alabileceği birtakım dersler olmalı.