Yol, Jack London’ın kaçak olarak bindiği kargo trenleriyle ABD ve Kanada’yı çaprazlama dolaşmasının deneyimlerinin ve gerçek anekdotlarının bir koleksiyonudur ve kesinlikle okuyama değer.
Sosyolojik incelemeyi amaçlamış olsun ya da olmasın, Yol, bir dönemin ve artık kaybolmuş bir halkın tarihsel bir enstantanesi belgeliyor ve bu haliyle bir klasik olmayı hak ediyor.
London ayrıca “Yol”daki yaşamının yazma becerisini geliştirmesine nasıl yardımcı olduğundan da bahsediyor. “Bir berduş sanatçı olmalı,” diye yazıyor ve bir polis memuruyla her yüzleşmenin nasıl destansı ama inandırıcı bir hikâye gerektirdiğine dikkat çekiyor, bu da yürekleri harekete geçiriyor ve belki de berduşun özgürce yürümesine izin veriyor. Hobo (Serseri) diyarında ördüğü iplikler, en büyük edebi eserlerinden bazılarını (görünüşte) yarattığı kumaş haline geldi.
London’ın maceraya susamışlığı ve onu sürdürme cesareti ilham vericidir. Bir serseri olmak ve dünyayı görmek, tutuklanma ve el veya ayak parmaklarını donma nedeniyle kaybetme riskine rağmen, bu tür maceralar yaşamak... Keyif almak için tüm “meslekler” arasında neden bunu seçtiği sorulabilir. Kitabın sonlarında, kendi babasının berduşları ve serserileri toplayıp reislerlinden para alan bir polis memuru olduğundan söz ederek, cevabı ima eder!