Tükendi
Stok AlarmıHiçbir şey “Giderlerse gitsinler,” demek kadar kolay değildi. Bavulunu alıp yeterince bilmediğin,
gezmek için bile gitmediğin bir ülkeye yerleşip orada tutunmak, oraya dâhil olmak…
Kendini, zamanla yıkanmaktan rengi değişen, solan bir giysideki yama gibi görmek… Bedeli hayli
ağır, ait olmadığın bir yere tutunmanın.
İnsanlar neden evini, bağını, bahçesini, kazını, tavuğunu, konu komşusunu, dikili ağacını, kitabını,
rüyasını bırakır da hiç bilmediği diyarlara göç eder? İnsanların sırtı pek, karnı tok olsa, işi gücü,
ocakta kaynayan aşı olsa yerini, yurdunu terk eder de haritada bile gösteremeyeceği topraklara
gider mi?
İnsan sadece insanlarla duygusal bağ kurmaz. Yaşadığı mekânın, fiziki çevrenin de insan üzerinde
özel bir yeri vardır. Göbek bağının gömüldüğü toprakları terk etmek, göçmen olup yollara düşmek,
“Giderlerse gitsinler.” demek kadar kolay mı?
Bir umutla, bir avuç soluk alma niyetiyle yollara düşmek… Gövdesinden kesilen bir ağaç başka
topraklarda gelişip güçlenir, kök salar mı?
Oysa her geçen gün ne çok insan farklı topraklarda kök salma umuduyla düşüyordu yollara… Sahip
olduğu kökleri, acıta acıta koparıp…