Sanat tarihindeki imgeleri çözebilmek için bazı metinleri bilmek gerekmektedir. Özellikle Rönesans’tan itibaren sanatçılar konu bağlamında Eski ve Yeni Ahit’teki metinlere çokça başvurmuşlardır. Buradaki anlatıları görselleştirerek Hristiyanlığı kiliselerde veya özel şapellerde görünür kılmışlardır. Bunlar birer dekor olmakla birlikte aynı zamanda tapınma ve derin düşünme nesneleridir. “Saatler” kitabı gibi kitaplar bir Hristiyan’a nasıl yaşaması gerektiğini, nelere inanması, nelerden korkması, nelerle savaşması, ne umut etmesi ve nasıl ölmesi gerektiğini anlatırlar. Bu dinsel metinleri bilmeden Avrupa sanatını anlamanın imkânı yoktur. “Yılanın Kodeksi” bir sanat tarihi kitabı değildir, Avrupalıların oluşturdukları dini imgelerle düşünme yöntemlerini gündeme getiren güncel düşünceleri de içeren bir denemedir. Çünkü çoğunlukla Batı her ne kadar Hristiyan değerlerine göre yaşamasa da artık, oluşturdukları kültürün temelinde onun kurallarını kabulleniş ve karşı çıkışlardan kaynaklanan gerilimin sürüklediği bir çatışmayla sürdürülen bir süreç söz konusudur. Yılan Kutsal Kitap’ın içinde, cennet bahçesinde, Bilgi Ağacı’nda Havva’yı kandırmak üzere yerini almıştır. Havva Tanrı’yı dinlemeyip Bilgi Ağacı’nın meyvesini yiyerek “ilk günah”a yol açmıştır. Bu da sonsuz, sorunsuz bir hayattan dışlanıp, acılarla yoğrulmuş varoluş bilincine sahip, ölümün olduğu zor bir hayata atılışın başlaması demektir. Bazı yönleri bizim inancımızda da olan bu anlatı bütün sıkıntılarıyla hayatın yansımasıdır aslında.