Bir avuç inanmış, iyi niyetli, cefakâr sinemacının imkânsızlıklar içinde yoktan var etmeye çalıştığı bir sinemaydı Yeşilçam. Sektör olamamış, artı değerini yaratamamış fakat iyi sinemacılarını, iyi filmlerini yaratmış bir sinema. Büyük paraların dönmediği, sermaye sınıfının hiçbir zaman yüz vermediği, desteklemediği fakat açlığı, yoksulluğu göze almış aydın sinemacıların, sinemayı geliştirmek, daha iyi yerlere getirebilmek için büyük çabalar harcadığı bir sinema. Örnekse Metin Erksan’ın, Halit Refiğ’in, Lütfi Akad’ın (daha birçok sinemacının) yaptığı filmler.
Buna rağmen yıllarca aydınlar, sanatçılar tarafından küçümsendi, görmezden gelindi, yok sayıldı dahası alay konusu, mizah malzemesi yapıldı. Onlar için Yeşilçam, gözyaşı döktüren melodramlardan ibaretti sadece ya da *Size baba diyebilir miyim amca*lardan, *N’ayır, N’olamaz*lardan, klişelerden ibaretti. Klişeler ve ucuz eğlence filmleri sanki sadece Yeşilçam’da vardı, Yeşilçam’a özgüydü.
Yeşilçam’a destek veren, katkıda bulunanlar arasında Nazım Hikmet, Attila İlhan, Vedat Türkali, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Selim İleri gibi bir elin parmakları kadar olan aydınlarımız, edebiyatçılarımız da vardı.